Dünya lityum iyon pillerle Net Sıfır’a nasıl ulaşabilir?
Kısa cevap: A’dan Z’ye yeterli gelişmişlikte bir enerji depolama endüstrisi değer zinciri ile.
Enerji dönüşümünün ilerleyişi, çağımızın küresel mega trendlerinden biri.
Fosil yakıt içermeyen enerjiye, özellikle de rüzgar ve güneş enerjisine geçiş ihtiyacı yeni bir şey değil. Dünya buna on yıl önce uyandı. Ancak bu enerjinin geniş ölçekte, verimli ve ekonomik bir şekilde depolanabilmesi, devrim niteliğinde bir gelişme olacaktır.
Elektrikli araçların yükselişi, lityum iyon bataryanın daha iyi, daha düşük maliyetli ve daha verimli hale geldiğini gösteriyor. Ancak bataryaların geniş ölçekte üretilmesi ve ilgili kritik mineral tedarik zincirlerinin oluşturulması büyük bir zorluk teşkil etmektedir.
Lityum iyon pil ve onu besleyen temel tedarik zincirlerine giderek yoğunlaşan bir ilgi var.
Neden böyle bir durum söz konusu? Global Politikacılardan, uluslararası kuruluşlardan ve yılın başlarında Tesla CEO’su Elon Musk’tan gelen son yorumlar, lityum iyon pil ekosisteminin ne kadar büyük olması gerektiği konusundaki düşünceleri güçlendirdi. Musk, sürdürülebilir bir enerji geleceği için dünyanın 240TWh kurulu bataryaya ihtiyacı olduğunu tahmin ediyor. Bu, sektörün üzerinde çalışabileceği ölçülebilir bir hedef teşkil ediyor.
Batarya hücresi üretimindeki bu 15 kat artış aslında esas zorluk değil. Sorun daha ziyade, bu artışı destekleyecek hammadde temellerini sağlayan lityum, nikel, grafit, kobalt ve manganez gibi kritik mineral tedarik zincirlerinin oluşturulması olarak görünüyor.
Alternatif batarya kimyalarının potansiyelini kabul etmek önemli olsa da, bu yazımızı uzun vadeli rüzgarları nedeniyle lityum iyon bataryalar üzerine yoğunlaştırmayı seçtik.
Bu yazı, Net Sıfıra ulaşmak için madenden sahadaki konteynere kadar lityum iyon ekosisteminin ne kadar büyük olması gerektiğini anlatmaktadır.